27 Kasım 2024
  • Ankara0°C
  • İstanbul9°C
  • Bursa5°C
  • Antalya9°C
  • İzmir6°C

SAĞLIK SİSTEMİMİZ İYİ Mİ?

Kanser hastası genç hanımın yaşadıkları ve gösterdiği tepki sağlık sistemimize ilişkin tartışmaları yeniden gündemin ilk sırasına taşıdı. Tabiî ki sağlık sistemimizi de tartışmak, eksiğini, gediğini tamamlamak lazım ama... Osman Müftüoğlu'nın yazısı...

Sağlık sistemimiz iyi mi?

19 Nisan 2013 Cuma 21:46

Kanser hastası genç hanımın yaşadıkları ve gösterdiği tepki sağlık sistemimize ilişkin tartışmaları yeniden gündemin ilk sırasına taşıdı. Tabiî ki sağlık sistemimizi de tartışmak, eksiğini, gediğini tamamlamak lazım ama bu tartışmaları yaparken de kazanılan başarıların hakkını verip tartışmaların odak noktasına doktorları yerleştirmemek şartıyla...

Cumhuriyet kurulurken “sağlık sistemini de A’dan Z’ye değiştirmek lazım!” diyen ilk Sağlık Bakanlarımızdan -ve Başbakanlarımızdan- Rahmetli Dr. Refik Saydam haklıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında sağlık sistemimiz üzerine yapılan çalışmalarsa tam bir başarı hikâyesi oldu. 

Çiçekle, trahomla, veremle, kolerayla, kızamıkla, kızılla, sıtmayla savaşta inanılmaz işler yapıldı ama işler bir süre sonra -her zaman yaptığımız üzere- bu alanda da tavsadı!

60’lı yılların başında yeni bir sağlık hamlesine daha girişildi, yöneticiler işi biraz politize edip günlük siyasete malzeme yaptı, doğal olarak da dişe dokunur bir sonuç alınamadı. 

80’li yıllara girerken Rahmetli Özal’ın yaptığı sağlık sistemini özelleştirme ve özel teşebbüs açma gayretleri önemli bir atılım oldu.

İYİ ŞEYLER...

90’lı yıllarda Sayın Demirel yeşil kart uygulaması başlattı, fakire, fukaraya ücretsiz sağlık hizmeti ulaştırmaya yönelik bu sistem de başlangıçta başarılı olsa da kısa bir süre sonra suiistimallerin kurbanı oldu.

Cumhuriyet dönemindeki en önemli atılımlardan birinin 10 yıl kadar önce hayata geçirildi.
Dağınık ve parça parça olmuş bir sağlık yapılanmasının sistematik hale dönüştürülmesi, özel hastanelerin fakire, fukaraya, emekliye, memura açılması, ilaca ulaşmanın kolaylaş-tırılması, kamu hastanelerinin daha güler yüzlü, yüksek teknolojili, hizmet odaklı kurumlar haline getirilmesi dâhil olumlu şeyler yapıldı.

YANLIŞ ŞEYLER...

Yanlışlar da olmadı mı? Tabiî ki oldu! Mesela sağlıktaki aksamaların tek sorumlusu olarak doktorlar gösterildi.

Hastanedeki aksamalara kızan, mevcut sisteme bozulan, kısacası canı yanan herkes kliniklerde, acil servislerde, ameliyathane kapılarında doktorlara sözlü ve fiziksel saldırılar yaptı. 

Doktorlar “bıçak parası peşinde koşan, özel muayene-hanelerine odaklanan, vergi kaçıran, tıbbi ahlakı bir yana bırakıp ticareti düşünen, kısacası insanların sağlığı üzerinden para kazanmayı hedefleyen kötü niyetli kişiler” olarak tanıtıldı.

Muayenehanelerinde hasta bakan doktorlar ayıplandı. 

Özel hastanelerde gece yarılarına kadar nöbet yapanlar ticaretle suçlandı. “Performans” denilen ucube bir sistemle doktorlar sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlandı.

TAKDİR ETMEYİ UNUTMAYALIM

Ne var ki bütün bunlar geçtiğimiz 10 yılda -ki sağlık eski bakanı Dr. Recep Akdağ ve ekibinin imzası vardır- sağlıkta yapılan olumlu gelişmeleri yok edemez, olumsuz bazı olaylara bakarak olumlu değişimleri yok sayamaz, görmezden gelmemizi gerektirmez.

İyi yöndeki değişimleri destekleyip güçlendirmek, eski tabirle “daha muhkem” ve “daha kaliteli, insan odaklı, güler yüzlü” hale getirmek ama hatalarda ısrar etmeyip yanlışlardan en kısa zamanda dönmek şart!

Sorun ilaç fiyatları mı?

Son 10 yılda yapılan en olumlu işlerden biri ilaç fiyatlarının kontrol altına alınması ve düşürülmesidir. Ülkemizde tüketilen her 10 ilaçtan dokuzunu devlet alıyor, ilaca harcanan her 10 kuruştan dokuz kuruşunu devlet harcıyor. Devlet en büyük alıcı.

Doğal olarak da satın almalarını en makul fiyatlardan yapmak istiyor ve zaten bu nedenle kullandığımız antibiyotiklerin, tansiyon haplarının, kolesterol ilaçlarının fiyatları 10 yıl öncesinden bile daha düşük seviyelerde kaldı. 

Kanser hastası genç hanım ilacına ulaşamadığı için son derece haklı ama burada da bir karmaşanın, yanlış anlamanın, yanlış bir ticari yaklaşımın olduğuna eminim.

Kansere yakalananların sayısı arttıkça ilaç firmaları kanser ilaçlarına daha fazla yatırım yapmaya başladılar. 

Zaten bu nedenle her firma kanser araştırmalarına ağırlık veriyor, yeni ya da eskisinin taklidi ama birazcık farklı etkisi olabilecek yeni moleküller üretmeye çalışıyor.

Ürettikleri molekülleri de patent süresi içinde işlerine gelen en yüksek fiyatla satmak istiyorlar. Konu kanser olunca olay tabiî ki biraz daha duygusal hale geliyor, konu toplumsal bir tepkinin kaynağı oluyor. 

Ama siz yine de ilaç fiyatlarını düşürme konusunda devletin ve sosyal güvenlik kuruluşlarının haklı olduğuna inanın.

İlaç fiyatlarının bu kadar düşük olmasına rağmen son 10 yılda ilaca ödediğimiz paranın neredeyse beş kat arttığını da aklınızdan çıkarmayın.

Osman Müftüoğlu / Hürriyet

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA