28 Kasım 2024
  • Ankara4°C
  • İstanbul10°C
  • Bursa9°C
  • Antalya19°C
  • İzmir16°C

PARA UMURUMUZDA DEĞİL !

Genel Sağlık Sigortası (GSS) Genel Müdürü Dr. Hasan Çağıl; Son bir ay içinde de kamu ve üniversite de dahil olmak üzere, tüm hekim isim ve kodlarını sisteme dahil ettik. Şu anda sistemdeki 100 binden fazla hekimin hangi firmanın hangi ilacını yazdığını, g

Para Umurumuzda Değil !

16 Kasım 2009 Pazartesi 21:21

Genel Sağlık Sigortası (GSS) Genel Müdürü Dr. Hasan Çağıl; Son bir ay içinde de kamu ve üniversite de dahil olmak üzere, tüm hekim isim ve kodlarını sisteme dahil ettik. Şu anda sistemdeki 100 binden fazla hekimin hangi firmanın hangi ilacını yazdığını, günde kaç saat çalıştığını, ameliyat sayısını görebiliyorum.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) hazırlıklarını sürdürüyor. Tebliğ, parça parça yayınlanacak. Kurum, fiyatları yükseltmeyi değil, revize etmeyi planlıyor. Aynı zamanda bazı hizmet gruplarının paketlerinin değiştirilmesi, bazı hizmet tiplerinin, malzemelerin ödeme sistemi dışına çıkartılması da gündemde.
Sağlık hizmetinden tasarruf etmek istemediklerini belirten SGK Genel Sağlık Sigortası (GSS) Genel Müdürü Dr. Hasan Çağıl, “Para umurumda değil, hiçbirimizin de umurunda değil. Ama bedelini verdiğiniz hizmetin etkin olması lazım, insana faydasının olması lazım” diye konuştu.

Çağıl; hekimlikte sözleşmeli dönem, SUT, hizmet fiyatları, aile hekimliği, tasarruf tedbirleri ve benzeri konularda Medimagazin’in sorularını yanıtladı.

Özel sağlık sektöründe çalışan hekimlerle tek tek sözleşme yapmayı planlıyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
2010 yılı içinde elektronik kayıtlarımız üzerinden, hekimler bazında da olmak üzere, tüm sigortalılarımıza hizmet sunan hizmet sunucularının hangi hizmetleri verdiklerini, ne tür hizmetlere yöneldiklerini tek tek takip edeceğiz. Bu dönemde yine öncelikle özel sağlık kuruluşlarından başlamak üzere hekimlerle de sözleşme yapmayı düşünüyoruz. Bunun çalışmalarını yapıyoruz. Bizim açımızdan sağlık hizmetinin gerçek sunucusu hekim, sigortalımızla muhatap olan da hekim. Mesleğinin getirdiği sorumluluğun haricinde hekimin benim sigortamın kurallarıyla alakalı bazı sorumluluklar alması gerektiğini ve hem hastamıza hem sigortalımıza bu ölçüler doğrultusunda işlemler yapması gerektiğini kabul ediyoruz. Bu sebeple onlarla da sözleşmeyi düşünüyoruz.

Kamu hastanelerinde çalışan hekimlerle de sözleşme yapacak mısınız?
Sonuçta ben sigortayım. Sigortalının hizmet aldığı kurum tipi beni çok fazla ilgilendirmiyor. Ben hekimin nerede çalıştığından ziyade, hekime bakarım. Dolayısıyla zaman içinde de üniversite ve devlet hastanelerindeki hekimlerle de bunu yapabiliriz.

Sözleşmenin hekimler açısından nasıl bir bağlayıcılığı olacak?
Bunu söylemek için erken. Henüz çalışıyoruz. Sözleşmeden kastımız insanları hekimlik açısından kurallar içine sokmak değil. Kişilerin vermekte olduğu tıbbi hizmetlerle alakalı kurulları ben koymam; bu kuralları aldığı eğitim koyar, sağlık hizmetlerinin nasıl yapılması gerektiğinin kararını veren Sağlık Bakanlığı koyar. Sözleşmeden kastım, özellikle etik dışı davranışlar. Tıbbi kabul edilen davranışların dışında hareket edenlerin belirli bir sorumluluk altında olduklarını hissettirecek ve bundan etkilenmelerini sağlayacak bir sözleşme olacaktır.
Tam gün yasasıyla mesleki sorumluluk sigortası getiriliyor. Burada bir bağlantıdan söz edilebilir mi?
Hayır. Mesleki sorumluluk tamamen farklı. Hukuki, malpraktis uygulamalarıyla alakalı bir sigorta şekli. Bunun onunla alakası yok. GSS olarak sigortalım için hizmet almakta olduğum hekimlerle yapacağım bir anlaşmadır.

Tıbbi hizmetlerde belirleyici rolünüzün olmadığını söylüyorsunuz. Fakat SUT ile belirleyici role bürünüyorsunuz. 12 Ekim tarihli Genelge’yi yayınladıktan hemen sonra geri çektiniz...
Genelge aslında, dâhiliye hekimlerinin anjiyotensin reseptör blokerleri (ARB) yazamaması değil. Orada esas hazırlanan şey, bizim şu an kullandığımız eş değer tanımına bir değişiklik getirmek. Onlar tedavi bazlı bir ödeme sistemine dönüş çabasıdır. Dâhiliye hekimlerinin yazamama hadisesi tamamen bizim atlamamızla olmuş bir hadise; bu bizim dikkatsizliğimizden kaynaklandı ve biliyorsunuz ertesi gün de düzelttik. Etken maddesi değil, bu tarz bir ödeme sisteminde tedaviye katkı benim açımdan daha önemli. Sadece ACE inhibitörleri ve ARB’leri aldığınız zaman herhalde 11 veya 12 grup vardı. Her bir grup ayrı fiyattı, ödeme kuralları da ayrıydı. Bu tabii ciddi bir mantık değişikliği. Bakın SUT’ta uzun zamandan beri paketler ödeniyor. Akut apandisit paketi ödüyoruz. Bir tedaviyi bütün olarak ödüyoruz. Yine bunun benzeri tanı ilişkili gruplar [diagnosis related groups (DRG)] uygulamaları da aynı mantıktan gider. Tedaviye bir bedel ödüyorsunuz. Uygulamanın bütününe bedel ödüyorsunuz. Onun için yapılmakta olan bütün işlemleri tek tek ayırt etmiyorsunuz ki, buna doğru dönmek mecburiyetindeyiz. Bizim de ilaçtaki mantığa dönüş tarzındaki bir çalışmaydı. O çalışmanın genelgesi şu an askıda. Buna benzer bir ödeme sistemine dönme çalışması içindeyiz. Buradaki hedefimiz şu: Biz bunlarla doğru bir sağlık ödeme sistemi oluşturmak istiyoruz. Biz bunda tasarruf etmek istemiyoruz. Harcamaları azaltacağız diye bir derdimiz yok. Ama harcadığımızın yerinde harcanmasını istiyoruz. Bugün hipertansiyon ilacı kullanmakta olan insanlarımızın antihipertansif tedavi adı altındaki ilaçların yüzde 24’ünün hipertansiyonuregüle biliyor musunuz? Bu çalışmayı ben yapmadım. Hocalarımızın bir çalışması.

DRG sistemine ne zaman geçeceğiniz belli mi?
Bununla ilgili Hacettepe Üniversitesi ve Sağlık Bakanlığının ortak bir çalışması oldu. Şu anda Sağlık Bakanlığı bunu pilot olarak belirli hastanelerde yürütüyor. Biraz zaman ayrılan bir çalışma, altyapısının sağlam oluşturulması gerekiyor. Sağlık hizmeti verenler, hastaneler “Biz bu sistemin içindeyiz, bu şekilde ödemeyi kabul ediyoruz” dedikleri anda, ben paket fiyatlarımı buna göre uyguladığım anda tüm mesele biter.

SUT ne zaman yayınlanacak?
SUT yayınlanacak. Şu an özellikle bazı hizmet fiyatlarının düzeltilmesine çalışıyoruz. Doğru fiyatlandırmaya ulaşana kadar bazı hizmet fiyatlarının düzeltilmesi hususunda çalışmalarımız var. SUT’u sadeleştirme veya bölümlendirme gibi bir çalışmamız var.

Yeni SUT nasıl değişiklikler getirecek?
Hizmet sunucusu tarafından fiyatların yükseltilmesi çok kolay söylenen bir hadise. Fakat bizim açımızdan o kadar kolay değil. Biz fiyatların revize edilmesinden söz ediyoruz. Konuya fiyat yükseltme olarak bakmıyorum. Fiyatların revize edilmesi, bazı hizmet gruplarının paketlerinin değiştirilmesi, hatta bazı hizmet tiplerinin, malzemelerin ödeme sistemi dışına çıkartılması gündemimizde. Bu sistemle 5-10 sene daha gider, ama bu mantıkla gidemez. Bizim kurgulamak istediğimiz, bu sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak. Her şeyi ödeyebilirsiniz. Kaç sene ödersiniz? Sonra nereden bulacaksınız? Bulamazsınız. Evlatlarımız için, emekliliğimiz için sistemin sürdürülebilir olması lazım. SUT ile ilgili değişiklikleri yapmadan önce birçok hizmetin birbiriyle ilişkileri, arkasından getirdiği maliyetleri bunların hepsine bakmaya çalışıyoruz. Fakat SUT’ta bir revizyon hazırlıyoruz. Bunun bir kısmını yakında, bir kısmını daha sonra yayınlayacağız.

SUT hazırlanırken sağlıkta tasarruf tedbirleri de etkili olacak mı?
Biz tasarrufu konuşmuyoruz. Benim açımdan tasarruf değil, israfı engellemek, etkin bir şey yapmak önemli. Bakın mesela organ naklinin fiyatını arttırıyoruz. Neden, çünkü organ nakli fiyatını arttırmadığım sürece organ nakli kapasitesi gelişmiyor. Hem de çok iyi arttırıyoruz. El-kol kesilmeleri için de fiyatı arttırıyoruz. Buralardan tasarruf yapmak gibi bir derdimiz yok. Sağlık hizmetinde tasarruf derdinde değiliz, ama sağlık hizmetinin yerinde olmasını, etkin olmasını istiyoruz. Verdiğimiz bedelin karşılığını almak istiyoruz. Bir hastama hipertansiyon tedavisi uygulatıyorsam ve birileri buna hipertansiyon reçetesi yazarak yapması gerekenleri anlatıyorsa ben bir sene sonrasında o kişinin tedavisinin sonuç vermesini, belirli bir seviyede kollanmasını beklerim. Para umurumda değil, hiçbirimizin de umurunda değil. Ama bedelini verdiğinizin etkin olması lazım, insanınıza fayda sağlaması lazım. Biz sadece sigortalının parasını kollayan-kontrol eden bir kuruluş değiliz. Biz, insanımızın sağlığının sigortasıyız. İnsanın sağlıklılık durumunu sağlamakla görevliyiz. Milyarlarca harcadığımız halde insana bir faydası dokunmamışsa bunun nesi kabul edilebilir?

SUT’u Sağlık Bakanlığıyla birlikte mi hazırlıyorsunuz?
Elbette öyle.

Devlet memurları da 2010 yılında SGK kapsamına alınacak mı?
Tabii ki.

Üniversite hastaneleri, sağlık ocağı veya devlet hastaneleri için aynı fiyatı ödüyorsunuz. Üniversite hastanelerinin eğitim-araştırmadan değil de aslında hastadan para kazandığı düşünülürse, kurumlar arasında fiyat farklılaştırmasına gidecek misiniz?
Bu, temelde Türkiye’nin sağlıkla ilgili probleminden kaynaklanıyor. Ne bir üniversite hastanesi ne de herhangi bir eğitim hastanesinde doçent, şef gibi belirli bir eğitim almış ve eğitebilme kapasitesine ulaşmış hekimlerimizin de akşama kadar solunum yolu enfeksiyonu bakmak gibi bir hevesi olduğunu zannetmiyorum. Bunlar da uygulamalardan memnun değiller. Ama şu da bir gerçek ki, Türkiye’de son 5-6 yıldır hastanelere müracaat sayısında artış oldu. Bunun altında farklı sebepler var. Bu müracaat sayılarının karşılanması için basit sağlık hizmetlerini verecek olan birinci basamakta çalışacak hekim sayısı düşük. Bu mekânlarda yeterli kapasiteye ulaşılabilirse ondan sonra hastanecilik hizmeti talep edilir. İnsanlar hekim aradıklarında sağlık ocaklarında veya aile hekimliklerinde muayene olacak kadar birinci basamak hekimi bulamayınca ikinci, üçüncü basamağa yöneliyor. Bu durumda ben sigorta olarak tıp merkezinde veya ayaktan tedavi hizmeti veren bir dâhiliye hizmetini belirli bir fiyata alırken, üniversite hastanesi veya eğitim-araştırma hastanesinden bunu çok daha yüksek bir fiyata alıyorum. Sigorta açısından bu doğru değil, ama bir de memleketin gerçekleri var. Bu bedeli orada ödemediğim, birinci basamağı zorladığım takdirde insanlar üç kez birinci basamağa gidiyor ve dördüncüsünde yer değiştirmek zorunda kalıyor. Sevk zincirinin ertelenmesinin de altında bu vardı. Bu, kolay bir hadise değil. İnsanlar iki ayda bir gider aile hekimine. Bu bir alışkanlıktır. Aile hekimliğine geçilen bir yerde herkesin hemen aile hekimine gitmesini bekleyemezsiniz. Bu alışkanlığın yerleşmesi gerekir. Bugünkü ödeme sisteminde üniversite ve eğitim hastanelerine diğerlerinden farklı ödenmesi, benim memleketime sağlık sunum hizmetinde geçici bir problemdir.

Aile hekimliğine geçişin ağırdan alınması konusunda SGK’nın etkisi var mı?
Aile hekimliğinin ilaç harcamalarını arttırıp arttırmadığı konusunda özellikle bir bilgim yok. Aile hekimliğinin ilaç harcamalarını arttıracağı yönünde de bir inancım yok. Aile hekimliği doğru uygulanmaya başlandığı takdirde daha etkin sağlık harcaması yapılabilmesini sağlayan bir yöntemdir. SGK olarak aile hekimliğinin geciktirilmesi gibi bir talebimiz olmaz, olmadı da. Biz aile hekimliğinin mantığının bir an önce yerleşmesini istiyoruz. Sağlık Bakanlığı 2010 yılı içinde tüm Türkiye’de aile hekimliğine geçmeyi planlıyor, biz de bunu destekliyoruz.

Özel sağlık sektörünün aldığı yüzde 30’luk ilave ücret oranı arttırılacak mı?
Bildiğim kadarıyla şu an onlar için bir düzenleme çalışması yok. Bakanlar Kurulunun yüzde 70’e kadar fark alınabilmesi konusunda bir yayını olacak. Onu bekliyoruz. Bunun yönergesini hazırladık, ocak ayına kadar olan süre içinde kurumlar da kendi çalışmalarını bildirecekler. Ocak ayından itibaren bunu ödeyeceğiz.

“SGK hekimi” diye bir tabir var. Hekimlerin yazdığı her ilacı, yaptığı her tetkiki maliyet maliyet düşünmesinin hastayla ilişkisine zarar verdiği öne sürülüyor. Bu tabir gerçekçi mi?
SGK hekimi, anlamı olmayan bir söz. Demek istenilen şu: Kurum olarak biz şu anda tüm hekimlerin ne yapıp ettiklerini, hangi ilacı yazdıklarını, hangi hizmetlere yöneldiklerini, hangi tip ameliyatları yaptıklarını zaten sistemimizde görebiliyoruz. Tüm hekimlerimizin ilaç yazma alışkanlıklarını görebiliyoruz. Eksik olan bazı hekim isimleri vardı, son bir ay içinde de kamu ve üniversite de dahil olmak üzere, tüm hekim isim ve kodlarını sisteme dahil ettik. Şu anda ben sistemdeki 100 binden fazla hekimin hangi firmanın hangi ilacını yazdığını, günde kaç saat çalıştığını, ameliyat sayısını görebiliyorum. Hedefimiz, hekim arkadaşlara belirli aralıklarla yaptıkları hizmetleri bildirmek. Bakılan hasta sayısı, yapılan ameliyat, ilaçlar ve benzeri hareketleri hekimlere bildireceğiz. Bir insan doğru çalışıyorsa, kendine güveni varsa, ki ben aksini düşünmüyorum, ben ona ay sonunda sadece kendi yaptığını bildiriyorum. Bunda ne zarar var? Herkesin ne olduğu görülsün. Bunda kötü bir taraf görmüyorum.

Bundan sonra devlet hastaneleri ve üniversite hastaneleriyle ilgili de usulsüzlük olursa bunların da üzerine gidilecek diyebilir miyiz?
Sizce olması gereken ne? Usulsüzlük konusu varsa kamunun yanlış uygulama yapmaya hakkı mı var? Usulsüzlük demeyelim her şeye.

Global bütçe konusunda bölüşümün nasıl olacağı konusunda bilgi verir misiniz?
Maalesef. Özel sektör ve üniversiteler verdikleri hizmet, yaptıkları iş ve aldıkları pozisyon oranında bir dağılıma tabi olacak.


Dr. İbrahim Ersoy-Fatma Ergüzeloğlu
Medimagazin

Yorumlar
SON DAKİKA