Diyetisyenler hastane bünyesinde poliklinik ve toplu beslenme (hasta, refakatçi ve personele yemek sunumu) alanlarında görev almalıdır. Almalıdır diyorum çünkü bazı meslektaşlarım sadece poliklinik yapma taraftarı oluyor. İnsan beslenmesi odaklı olan mesleğimize rağmen bulunduğu hastanenin yemek sunumu yapan bölümüyle alakadar olmak istemeyebiliyorlar.
Sadece poliklinik yapmak istiyorlar. Oysa yatan hastanın tedavisinde rejimi oldukça önemlidir. Diyetisyen hekim değildir. Hastalığın tanısını hekim belirler. Diyetisyen ise bu hastalığa en uygun beslenmenin nasıl ve ne şekilde, kaç kalorilik diyetle sağlanabileceğini ayarlar. Bunun içinde hastanelerde yemek sunumunun yapıldığı kısmın asıl baş rolü diyetisyen olmalıdır. Yani hastane yemekhanelerinin birim amiri diyetisyenlerdir. Mutfağa giren her ürünün kalite ve maliyet düzeyinden diyetisyenin haberdar olması hastanenin yemek prestiji açısından oldukça önemlidir.
Hastalığı tedavi edici en doğru beslenmenin sağlanabilmesi için bir diğer önemli hususta diyetisyenin iletişimidr. Hem hastanın memnuniyetini sağlamak amacıyla hem de doktoruyla rejimi kararlaştırabilmek adına diyetisyenin insanlarla olan iletişimi gelişmiş olmalıdır. Sadece doğru diyetleri bilmek yeterli olmaz. Bilinen bu doğru bilgilerin doktor ve hastaya nasıl ve ne şekilde anlatıldığı da önemlidir. Yukarda da söylemiştim diyetisyen hekim değildir. Ama her adımda hekimle iletişim içinde olmak zorundadır. Beslenme hayat tarzı değişikliğidir. Hastalara doğru beslenebilmeyi öğretebilmek için onlara hükmektmek gerekebilir. Çünkü hayat tarzlarını değiştirmeyi kabullenmek herkes için zordur. Üstelik söz konusu yılların beslenme alışkanlıklarını değiştirebilmekse daha da zordur. Dolayısıyla diyetisyen, hastaya uyguladığı diyetin yararını anlatabilmek ve hastaya verdiği beslenme proramını hayatlarına geçirebilmelerini sağlamak adına ikna edici bir iletişim tarzına sahip olmalıdır.
Hafif hayat kalitedir. Hayatınızı hafifletmek için mutlaka diyetisyen yardımı almalısınız.
Formda kalın..
Dyt. Seda GÜLER
