24 Kasım 2024
  • Ankara0°C
  • İstanbul6°C
  • Bursa3°C
  • Antalya9°C
  • İzmir6°C

OTİZM KİRLİLİKLE ARTIYOR

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ahmet Aydın ile Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı dünyadaki çevre kirliliği ve teknolojik kirliliğin otizmin artmasını tetiklediğini vurguladı. Uzm

Otizm kirlilikle artıyor

04 Ocak 2011 Salı 14:06

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ahmet Aydın ile Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı dünyadaki çevre kirliliği ve teknolojik kirliliğin otizmin artmasını tetiklediğini vurguladı. Uzmanlar, otizme neden olan etmenlerin ortadan kaldırılmasıyla hastalığın tedavi edilebileceğini söyledi.

Yaygın gelişimsel bozuklukların içinde yer alan “otizmin” dünyada ve ülkemizde çok hızlı bir şekilde artış gösterdiği, her 150 çocuktan birinin otistik olduğu belirtiliyor. Bilim dünyasından çok sayıda hekim, otizmin bilinen kesin bir tedavi yönteminin olmadığını ifade ederken İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın ile Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı otizmin tedavisinin mümkün olduğunu savunuyor.

Prof. Dr. Ahmet Aydın, otizmin nedenlerinin tam olarak bilinmediğini, ancak dünyada yaşanan kirliliğin, hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir yerinin olduğunu savunarak “Dünyamızı hızlı bir şekilde kirletiyoruz. Yapılan araştırmalarda otistik çocukların büyük bir çoğunluğunun vücudunda ağır metallere ya da kimyasal maddelere rastlanıyor” dedi.

Otizmin aslında yaygın gelişimsel bozukluk anlamına geldiğini, otizmin kelime anlamı olarak da “içe kapanıklılık” olduğunu anımsatan Aydın, “Yaygın gelişimsel bozukluk demek daha doğru bir tabirdir. Yaygın gelişimsel bozukluğun içinde en hafifi hiperaktivite, en ağırı da otizimdir. Anne karnında teşhisi mümkün değildir” dedi.

Aydın, dünyada ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde çeşitli bilimsel araştırmaların yapıldığını, ABD’de 20-30 yıl önce on binde bir olan otizmin şimdi yüzde 1’lere dek çıktığını, benzer paralelliğin ülkemizde de olduğunu kaydetti. Otizmin en çok kentlerde görüldüğüne dikkat çeken Aydın, şöyle devam etti: “Bir hastalık 100 kat artmışsa 30-40 yılda buna genetik diyemezsiniz. Akraba evlilikleri artarsa artar. Türkiye’de yüzde 20 akraba evliliği var, bu 20-30 önce de aynıydı, şimdi de aynı. ABD’de akraba evliliği bizimle kıyaslanamayacak kadar az. Ama hastalık orada daha fazla. O zaman buna genetik diyemeyiz.”

Otizmin ciddi bir halk sağlığı problemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Aydın, hastalığın erken belirtilerinin yakalanmasının önemine değindi. Aydın, çocuğun gözlemlenmesinin yanında birtakım kan, idrar, dışkı testleri ile vitamin ve mineral değerlerine bakılarak otizmin teşhis edilebileceğini söyledi.

Aydın, “Yüzde 80 erkeklerde sık görülüyor, erkeklik hormonları ile de ilgili ama tek bir faktörü yok. Tedavi olan ve iyileşen vakalarım var. Ayrıca Otizm Araştırma Enstitüsü’nün videolarında da iyileşen vakaları izleyebilirsiniz. Ama bu herkesin düzeleceği anlamına gelmez. Otizm tedavi edilebilir ama her vakayı ayrı ayrı değerlendirmek lazım” dedi.

Otizm teşhisi konulan çocukların birçoğunda çok sayıda vitamin ve mineral eksikliğine rastlandığının altını çizen Prof. Dr. Ahmet Aydın, içinde en çok D, B6, B12 vitamini, çinko, selenyum eksikliğinin görüldüğünü vurguladı. Aydın, otistik çocukların yüzde 80’inin mide bağırsak problemi olduğuna değindi.

Bağırsak dengesi bozulan otistik çocuklarda bağırsağın geçirgenliğinin arttığı, bu nedenle geçmemesi gereken büyük protein parçacıklarının vücuda geçtiğini anımsatan Aydın, vücudun da buna tepki verdiğini, buğday ve süt proteininden geçen sindirilmemişlerin de morfin etkisi yaptığını, morfin zehirlenmesine neden olduğunu anlattı. Aydın, şunları anlattı:

“Bu hastaların yüzde 60-70’inde ağrıya karşı duyarsızlık vardır. Çocuk kolunu bir yere çarpar, başka çocuk olsa bağırır ancak bu çocuklar ağrıyı hissetmez, hatta o kadar ileriye gider ki alevi bile hiç bağırmadan tutanlar vardır. Eğer ağrı hissi yoksa ya da azsa o zaman diyoruz ki süte, yoğurda, peynire düşkün mü bunu soruyoruz. Bu çocuklara diyet veriyoruz.”

Ağır metal ve kimyasal toksinlerin tüm sindirim sistemini bozduğunu belirten Aydın, “Bir çalışmaya göre 55 otistik çocuk inceleniyor, hepsinde ağır metal ortaya çıkıyor. Otistik bireylerin 90’ında ağır metal zehirlenmesi var” dedi.

Ağır metal zehirlenmeleri içinde en çok kurşun zehirlenmesine rastlandığını, kurşunun oturduğumuz yerlerde, duvar boyalarında, pimapenler, kıyafetlerde, rujlarda, kurşun kalemler ve oyuncaklar gibi günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız ürünlerde olabileceği belirtiliyor.

‘Dünyam yıkılmıştı’
Otizm teşhisi konulduğunda dünyasının değiştiğini anlatan Şenay Çalışgan, ikizleri Okan Deniz ve Hüseyin Barış’ın 2006 yılında dünyaya geldiğini, ikizlerden birinin 6 aylıkken farklı olduğunu gözlemlediğini anlattı.

Çalışgan, “Oğlum Hüseyin Barış’taki farklılık fiziki olarak değildi, bakışlarında, hareketlerinde bir farklılık vardı. Çevremdekiler Barış’ın ‘Hiçbir şeyi yok, çocuk normal, sana öyle geliyor’ diyordu. Oğlumu gizlice pedagoga götürdüm. 1 yaşında bana, ağır metal zehirlenmesi olduğu söylendi ve ‘Otizmin başındasınız, yarım gün kreşe verin’ dediler” dedi.

Çalışgan, şunları söyledi: “İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tedaviye başladım, yarım günlük özel eğitim merkezine kaydettirdim. Uygulanan tedavilerin ardından eğitmenleri çocuğumdaki otizm belirtilerinin yok olmaya başladığını, doktor raporları da vücutta bulunan ağır metal oranının ciddi biçimde azaldığını söylediler. Annelik içgüdüsüyle bir şeyler yolunda gitmiyor diye düşünüyor, ‘Neden bana bakmıyor, sallanıyor, duymuyor, dokunamıyorum’ diye çok üzülüyordum. Her akşam şarkı söyleyerek, ellerini ve ayaklarına dokunarak dokunma hissini sağladım, sabah-akşam klasik müzik, sanat müziği dinlettim. Bu durumdaki çocuklarımıza hafta 90 dakika eğitim veriliyor. Devlet özel durumu olan çocuklarımıza eğitimi kısıtlıyor. Eğitimi ne kadar çok alırlarsa o kadar gelişimleri artıyor.”

Otistik çocuk babası, otizm ile mücade ediyor
Otizm Tedavi ve Eğitim Derneği üyesi ve Nükleer Tıp Uzmanı Dr. Cem Kınacı ise bir otistik birey babası. 1.5 yaşına kadar normal bir çocuğu olduğunu anlatan Kınacı, yapılan aşıların ardından çocuğunda hızlı bir değişimin yaşandığını, 2 yaşından sonra oğlunun içine kapandığını anlatıyor.

ABD’deki John Hopkins Tıp Fakültesi tarafından yapılan otopsi çalışmalarında otistik çocukların beyninde bir enflamasyona (hücrenin normal dışı çalışması ile ortaya çıkan iltihabi durum) rastlandığını, bunun da toksinlerle, bakteriler, kimsayallar ile oluşabileceğini söyledi. Kınacı, çocuğunun tedavi sonrasında büyük oranda iyileştiğini, şimdilerde bilgisayar kullandığını, piyano çaldığını, problem çözdüğünü, kendi yemeğini kendisinin ısıtıp yediğini, özel eğitim merkezine de gittiğini anlattı.

Otizm tedavi sürecinde SPECT, MR denilen görüntüleme yöntemlerini kullandıklarını, ardından beyindeki oksijensiz kalan bölgeleri belirleyerek hiperbarik oksijen tedavisi yaptıklarını anlatan Kınacı, şunları söyledi: “Otistik çocukların neredeyse tamamına yakınında beyinde ölü hücreye rastlanmıyor. Yarar göreceğini düşündüğümüz vakalara bu tedaviyi uyguluyoruz. Basınç altındayken oksijen veriliyor. En az 40-50 seanstan başlayan bir yöntem, her gün 1 saate yakın bu tedavi alınıyor.”

Barış, yaşama tutundu
Bahçeşehir Özel Eğitim Psikolojik Danışmanlık ve Sağlık Hizmetleri eğitmenlerinden Nadide Ümüt şunları anlattı: “Barış, kurumumuza yaygın gelişimsel bozukluk tanısı ile geldi, o zamanlarda göz teması yoktu, sosyal yaşamdan kopuktu, ellerini ve bedenini amaçsızca sağa-sola sallıyordu, sınıf düzeyinde problem çözemiyordu. Şimdi göz kontağı kurabiliyor, takıntıları tamamen yok oldu, arkadaşlarıyla oyun oynayabiliyor, sosyal yaşam becerileri oldukça iyi.”

Otizmin belirtileri
• Konuşmada gecikme ve konuşamama • Seslere karşı aşırı duyarlı olma ya da duyarsızlık • Oyuncaklarla alışılmışın dışında oynama • Göz temasının olmaması • Dış dünyaya kendini kapama ya da aşırı hareketlilik • Dönen cisimlere ilgi • Nedensiz ağlama ya da gülme • Parmaklarının ucuna basarak yürüme • El çırpmaları • Dokunmaya karşı aşırı duyarlılık ya da duyarsızlık

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
    SON DAKİKA