23 Aralık 2024
  • Ankara0°C
  • İstanbul8°C
  • Bursa3°C
  • Antalya11°C
  • İzmir9°C

KANSER HASTALARI DA ÇOCUK SAHİBİ OLABİLİR!

Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Urman “Şu an 3 kadından 1’ini doğurtabiliyoruz” diyor.

Kanser hastaları da çocuk sahibi olabilir!

08 Ekim 2012 Pazartesi 07:58

Urman’a göre tüp bebekteki çıkış devam ettiği takdirde bazı klinikler 2027’de ilk kez yüzde 100 başarı açıklayacak

Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları Doğum Bölüm Başkanı ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Urman, tüp bebek verilerinin doğru tutulduğu ülkelerden gelen datanın, tüp bebek başarısının her yıl arttığını gösterdiğini söylüyor. “Bunun nedeni klinik gelişmelerden çok laboratuvar kaynaklı teknolojiler” diyen Urman, amaçlarının kadınlardan en iyi yumurtaları, erkeklerden ise en iyi spermleri elde etmek olduğunu belirtiyor. Laboratuvara verilen malzemelerin iyi bir embriyo oluşturmada çok önemli olduğuna dikkat çeken Urman’a göre, tüp bebekte çıkış devam ettiği takdirde, 2027 yılında dünyada bazı klinikler ilk kez yüzde 100’lük başarı oranı açıklayacak.

BAŞARI ORANLARI YANILTICI OLABİLİYOR
Kendilerine sık yöneltilen, “Merkezinizin gebelik oranı nedir?’’sorusunun tek bir yanıtı olmadığını ifade eden Urman, “Daha çok embriyo transfer ediyorsanız ve gebelik oranı diye nitelendirdiğiniz şey gebelik testinizin pozitif çıkması ise oranınız yüksek olacaktır. Daha az embriyo transfer ediyorsanız ve gebelik oranı diye nitelendirdiğiniz şey hastanın evine canlı doğmuş bebekle gitmesi ise oranınız daha düşük çıkacaktır” diyor. Bu noktada 2 klinik aynı başarıya sahip olsa da, merkezlerin açıkladıkları oranlar arasındaki farklılık bu anlayıştan kaynaklanıyor. Dünyadaki en yüksek gebelik oranlarına sahip ABD’de, canlı doğumla sonuçlanan gebelik oranı ortalamasının yüzde 35 olduğunu belirten Urman, “Şu an dünyada her 3 kadından birini doğurtabiliyoruz” diyor. Türkiye’de sağlıklı istatistik olmadığı için gerçekçi bir gebelik oranı bulunmadığını dile getiren Urman’a göre, Sağlık Bakanlığı tüp bebek merkezlerinden verileri düzenli alsa da bugüne kadar bu verileri alt alta koyup istatistik şeklinde yayınlamadığı için Türkiye’de tüp bebeğe dair sorular yanıt bulamıyor. İstatistiğin olmadığı bir ülkede cevabı bulunmayan bir data üzerinden embriyo transfer politikası üretilmesinin yanlışlığına dikkat çeken Urman, alınan kararların veriye dayalı olması gerektiğini kaydediyor.

MAĞDUR EDİLEN HASTALAR VAR
Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de embriyo transfer sayısını kısıtlamasını doğru bulan ve buna bir itirazının olmadığını söyleyen Urman, eleştirisinin, mevcut yönetmeliklere esneklik getirilmemesi olduğunu belirtiyor. Urman, tek embriyo transferinden fazlasına izin verilmeyen zorunlu hasta grubu içinde, gebelik oranı çok düşük bir alt grup bulunduğunu ve bu grubun 2 embriyoyu hak etmesine karşın bu haktan mahrum kaldığını ifade ediyor. Az yumurta geliştiren ve erken menopozun eşiğinde olan kadınlar sözü edilen bu grup içinde yer alıyor.

40 YIL SONRA 35 YAŞ ALTI HERKES GEBE KALACAK
2053 yılında, 35 yaş altı tüm kadınların yüzde 100 gebe kalacağının iddia edildiğini söyleyen Urman, bu gelişmenin yumurta sayısının az ya da kalitesinin bozuk olduğu 40 yaş üstü gruba çok yansımayacağını, o grup için başka yeniliklerin söz konusu olacağını söylüyor. Bu hastalar için umutla kök hücre teknolojileriyle ilgili gelişmeler bekleniyor. Bu konudaki kök hücre çalışmalarının şu an için hayvan deneyleri safhasında olduğunu söyleyen Urman, hayvanlarda bu tür gebeliklerin elde edilmesine karşın, sıranın henüz insanlara gelmediğini, ve bu konuda umutlanılması için çok erken olduğunu belirtiyor.

Tüp bebekte yenilikler

EMBRİYOSKOP:
Günümüzde embriyoların 24 saat izlenebilmesi mümkün. Bu gelişmeyle daha önce kaçırılan bölünme ve gelişme aşamaları atlanmamış oluyor. Özellikle tek embriyo transferinin zorunlu olduğu koşullarda embriyo seçimi daha fazla önem kazanıyor ve böylelikle hastaya mümkün olan en yüksek şansı vermek mümkün hale geliyor.

EMBRİYOLOJİK GENETİK TANI:
Embriyoların genetik incelemesiyle ilgili genetik tanı çok uzun zamandır uygulanmasına rağmen şimdiki yöntemlerin daha farklı olduğu belirtiliyor. Günümüzde embriyonun tüm kromozomlarına bakılabildiğini söyleyen Prof. Dr. Bülent Urman, “Artık kromozomların altındaki daha küçük genetik aberasyonlara da bakabileceğiz” diyor. Embriyonun en mükemmelini seçip üstünde genetik tanı yapmak ve iyi olduğunu kanıtlamanın önemli avantajlar anlamına geldiğini söyleyen Urman, seçilmiş embriyo ile yapılan işlemlerde gebelik oranlarının daha yüksek çıktığına dikkat çekiyor. Çalışma ve araştırmalar, genetik inceleme yapılmadan transfer edilen embriyolardaki gebelik oranlarına bakıldığında yaşla birlikte azalma görüldüğünü ortaya koyuyor. Genetik inceleme yaparak transfer edilen embriyolarda ise yaşla birlikte gebelik oranlarındaki azalmanın daha az olduğu görülüyor.

Kanser hastalarının çoğu yumurta ve sperm dondurma yöntemlerinden habersiz

Türkiye’de kanser hastaları için yumurta ve sperm dondurulmasının önünde bir engel bulunmuyor. Ancak çok sayıda hasta lösemi ve testis tümörü gibi hastalıklarla mücadele etmesine karşın böyle bir uygulamadan haberdar olmadığı için uygulanan kanser tedavileri gebe kalma şansını ortadan kaldırabiliyor. Bu noktada cerrah ve medikal onkologların yönlendirmelerinin çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bülent Urman, en önemli unsurun hastanın bilinç düzeyi olduğunu vurguluyor. Çocukluk ve ergenlik çağı kanserlerinde yaşam oranlarının çok yüksek olduğuna dikkat çeken, çocukluk çağı lösemisinde ise bu oranın yüzde 80-90’lara kadar çıktığını ifade eden Urman, bu çağda lösemi olup tedavi görerek iyileşen genç kız ya da erkeklerin çocuk sahibi olamayabildiklerini ve doktorlarından duyacakları, “Erken menopozdasınız” ya da “Sperminiz kalmamış” yanıtıyla yıkıldıklarını dile getiriyor.

ENGELLERİN ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ
Bu konuda en çok 28-30 yaş aralığında meme kanserli hastalarla karşılaştıklarını söyleyen Urman, uygulanan kanser tedavileri arasında yumurta dondurma ve yumurta dokusu alıp dondurma gibi işlemler bulunduğunu söylüyor. “Ergen veya ergenlik sonrası genç bir erkeğin bütün yapacağı bir laboratuvara girip sperm vermesidir. Bu durumda biz spermi ömür boyu saklayabiliriz” diyen Urman, ergenlik öncesinde ise testis dokusu saklamak gerektiğini, böylelikle erkekler arasında sık görülen testis kanseri tedavisi kaynaklı engellerin önüne geçilebileceğini belirtiyor. Çocukluk, ergenlik ve üreme çağında kanser tedavisi görecek her kadın ve erkeğin, üreme yeteneğinin korunmasına dair danışmanlık almasını öneren Prof. Dr. Bülent Urman, “Bazı kanserler için verilen kemoterapik maddeler döl hücrelerini öldürmeyebilir” diyor.

CEYDA ERENOĞLU

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA