23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa5°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

KALBİN DÜŞMANLARI: HİPERTANSİYON, TUZ, OBEZİTE, DİYABET...

Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Altay: "Kalp yetersizliği, gerekli önlem ve tedaviler zamanında yapılmadığı takdirde, en az meme, kolon ve prostat gibi bazı kanser türleri kadar ölümle sonuçlanabilen bir hastalıktır"

Kalbin düşmanları: hipertansiyon, tuz, obezite, diyabet...

13 Mart 2018 Salı 13:48

HATİCE ŞENSES - Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Hakan Altay, birçok hastalıkta olduğu gibi kalp yetersizliğinde de erken teşhis ve düzenli tedavinin büyük önem taşıdığını belirterek, "Kalp yetersizliği tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çığ gibi büyümekte. Hastalık, hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, karmaşık ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle hastaların, yakınlarının, sağlık personelinin ve sağlık ekonomisinin üzerine büyük yükler getirmektedir." dedi.

Altay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kalp yetersizliğinin bir hastalıktan ziyade, tipik belirti olan nefes darlığı, ayaklarda şişlik, çabuk yorulma veya akciğerde sıvı, bacak ödemi, boyun venlerinde genişleme gibi bulgularla kendini gösteren bir klinik sendrom olduğunu aktardı.

Sorunun hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerde çok sık görülen ve giderek artmakta olan kronik, ilerleyici bir hastalık olduğuna işaret eden Altay, kalp yetersizliğinde bazı özel durumlar dışında geri dönüşün imkansız olduğunu söyledi.

Kalp yetersizliğinin gerekli önlem ve tedaviler zamanında yapılmadığı takdirde, en az meme, kolon ve prostat gibi bazı kanser türleri kadar ölümle sonuçlanabilen bir hastalık olduğuna dikkati çeken Altay, şu bilgileri verdi:

"Belirtiler başlamadan önce doktora gidilmelidir. Özellikle evre A'da olan yani ileride kalp yetersizliği gelişmesi için risk faktörleri taşıyan kişiler, kalp yetersizliği açısından taranmak için hastaneye başvurmalıdır. Risk altında olan kişiler özellikle hipertansiyonu, şeker hatalığı, hiperlipidemisi olan, sigara içen, obez olan ve ailesinde kalp yetersizliği gelişmiş kişilerdir. Efor sırasında ya da yatarken nefes darlığı çeken veya öksüren kişiler bu açıdan değerlendirilmek için hastaneye başvurmalıdır. Bunun dışında bacaklarında ödem veya karında asit gelişen, efor ile çarpıntısı olan ve kendilerini en ufak eforda yorgun ve halsiz hisseden hastalar da doktora başvurmalıdır."

Kalp yetersizliği belirtilerinin, bazı hastalıklarla da karıştırılabildiğine işaret eden Altay, "Nefes darlığının nedeni, kalp yetersizliğinden başka KOAH, astım gibi akciğer hastalığı da olabilmektedir. Yine kansızlık, eforla nefes darlığı, halsizlik ve çarpıntı nedeni olabilmektedir. Böbrek hastalıkları bacaklardaki ödemin nedeni olabilmektedir. Karaciğer hastalıkları bacaklardaki ödemin ve karındaki asidin nedeni olabilmektedir. Tiroid hastalıkları, hem çarpıntı ve hem de ödemin başka bir nedenini oluşturabilmektedir." şeklinde konuştu.

- Kalbin düşmanları: hipertansiyon, tuz, obezite, diyabet...

Doç. Dr. Hakan Altay, hem gelişmiş hem de gelişen toplumlarda kalp yetersizliğinden etkilenen hasta sayısının gün geçtikçe arttığını vurgulayarak, buna paralel olarak da hem hastalığın teşhisi hem de tedavisinde de gelişmelerin tüm hızıyla devam ettiğini belirtti.

Son zamanlarda klinik kullanıma girmiş kan biyokimyasında bakılan beyin natriuretic peptidlerin (BNP), hastalığın teşhisinde çok kolaylık sağladığına dikkati çeken Altay, günümüzde kullanılan tanı, tedavi yöntemlerine ilişkin bilgi verdi.

Hakan Altay, kalp yetersizliğinde erken evre grubuna dikkat çekilmesi ve bunların koruyucu tedaviye alınması kavramının, hastalıkla mücadelede önemli bir kilometre taşı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Erken evrede hastalığın yakalanabilmesi için erken tanı önemlidir. Erken tanının olabilmesi için risk altındaki kişilerin kalp yetersizliği açısından uygun merkezlerde taranması çok önemlidir. Özellikle evre A'da yani kalp yetersizliği riski taşıyan hastalarda uygun önlemler ve tedavilerle sorunun gelişmesi önemli ölçüde azaltılabilir. Kalp yetersizliği hastalarının yüzde 90'ında öncesinde hipertansiyon öyküsü alırız. Diyette tuzu kısıtlayarak hipertansiyon gelişmesini ve dolayısıyla kalp yetersizliği gelişmesini engelleyebiliriz. Hipertansiyon geliştikten sonra da etkin biçimde tedavi edildiğinde kalp yetersizliği gelişme riskini yüzde 50 azaltmak mümkün. Yine toplumda giderek artan obezite hem tuz diyeti hem kalori kısıtlanması ve egzersiz teşvikiyle engellendiğinde kalp yetersizliğinin gelişmesi de engellenebilir. Diyabet, kalp yetersizliği için önemli bir risktir. Şeker hastalığı kontrol altına alındığında kalp yetersizliğinin evre A'dan B'ye geçişi engellenebilir. Evre B, özellikle pompa yetersizliği oluştuktan sonra kılavuzlarca desteklenmiş tedavi başlanırsa hem ölüm hem de hastalığın kötüleşme riski önemli bir oranda azaltılabilir."

Kalp yetersizliğinin, dokuların ihtiyacı olan fazla kalp atım miktarını yapamaması nedeniyle fiziksel kapasite kısıtlılığına neden olduğunu, bu hastaların erken evrelerde kendilerini zorlayacak aktiviteleri yapamamaya başladığını aktaran Altay, hastalığın ileri evrelerinde kişilerin basit ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlandığını söyledi.

Doç. Dr. Altay, hastalığın kronik olması nedeniyle hastalarda uzun dönemde depresyon gelişebildiğini dile getirerek, hastaların diyetlerine özen gösterip, kilo kontrolü yaparak, tuz, sigara ve alkolden uzak durmaları, grip ve zatürreyi önlemek amacıyla aşılarını yaptırmaları yönünde tavsiyede bulundu.

- "Ailesinde kalp yetersizliği olanlar dikkat"

Dış etkenlerin kalp yetersizliği gelişmesinde çok önemli olduğuna dikkati çeken Altay, "Yaşam süresi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de artmıştır ve ileri yaşlarda bu hastalığın gelişme riski yüzde 20'lerin üstündedir. Bunun için yatkınlıktan bağımsız, bu risk faktörlerine karşı korunma tüm insanlar için gereklidir. Özellikle ileri yaşta daha fazla gördüğümüz gevşeme bozukluğuna bağlı kalp yetersizliği bu risk faktörlerine dikkat ederek yaşlanan insanlarda daha az görülmektedir." dedi.

Doç. Dr. Altay, ailesinde kalp yetersizliği olan hastaların belli sürelerde taranması ve risk faktörlerinin daha iyi kontrol edilmesinin önemine değinerek, konuya ilişkin toplumsal farkındalık düzeyini artırmak amacıyla çeşitli çalışmaların yürütüldüğünü ve kamuoyunun dikkatinin bu konuya çekilmeye çalışıldığını söyledi.

Bu kapsamda, Türk Kardiyoloji Derneği öncülüğünde kalp sağlığı ve kalp yetersizliği hakkında farkındalık oluşturmak için "Hayatı Seviyorum Kalbimi Dinliyorum" kampanyasının hayata geçirildiğini aktaran Altay, sözlerini şöyle tamamladı:

"Birçok hastalıkta olduğu gibi kalp yetersizliğinde de erken teşhis ve düzenli tedavi büyük önem taşıyor. Kalp yetersizliği tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çığ gibi büyümekte. Hastalık, hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, karmaşık ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle hastaların, yakınlarının, sağlık personelinin ve sağlık ekonomisinin üzerine büyük yükler getirmekte. Bunun için öncelikle bu hastalığın tabiri caizse bulaşıcı olamayan evrensel bir salgın niteliği taşıdığının altını çizmek isterim. Bu çapta ve önemde bir hastalıkla mücadele için öncelikle toplumda ve sağlık personelinde farkındalığın artırılması, hastalığın engellenmeye çalışılması, hastalık oluştuysa da hastaların hem teşhis hem de tedavilerinin en iyi şekilde yapılabilmesi büyük önem taşımaktadır." 

Kaynak: Haber Kaynağı
Yorumlar
SON DAKİKA