21 Aralık 2024
  • Ankara5°C
  • İstanbul11°C
  • Bursa14°C
  • Antalya12°C
  • İzmir13°C

GSS İLE "BIÇAK PARASI" RESMİLEŞİYOR

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin 5510 sayılı kanunun Genel Sağlık Sigortası hükümlerine ve bu hükümlerde yapılması düşünülen değişikliklere ilişkin değerlendirmesi.

GSS ile "bıçak parası" resmileşiyor

20 Kasım 2007 17:13

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi'nin 5510 sayılı kanunun Genel Sağlık Sigortası hükümlerine ve bu hükümlerde yapılması düşünülen değişikliklere ilişkin değerlendirmesi.

I- GENEL OLARAK

Bilindiği üzere 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 31.05.2006 tarihinde kabul edilerek, 16.06.2006 tarih ve 26200 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Cumhurbaşkanı ve 118 Milletvekili tarafından açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi tarafından, anayasaya aykırılık savlarının 24'ünü tamamen veya kısmen kabul edilerek iptal kararı verilmiştir.

İptal kararının ardından 5510 Sayılı Kanununda pek çok değişikliği içeren bir taslak, tarafların görüşlerine sunulmuştur. Kamuoyuna yapılan açıklamalarda 5510 Sayılı Kanun'da yapılması öngörülen değişikliklerin Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı nedeniyle hazırlandığı belirtilmiştir. Ancak taslakta yer alan değişikliklerin pek çoğu Mahkeme kararının gerekçesi ile ilgili değildir.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile ilgili Türk Tabipleri Birliğinin görüşleri tasarı aşamasında ayrıntılı bir biçimde sunulmuştur. Bu nedenle aşağıda 5510 Sayılı Kanunda Genel Sağlık Sigortası ile ilgili düzenlemeler hakkında Birlik görüşleri özet olarak hatırlatıldıktan sonra taslakta yer alan değişikliklere ilişkin görüşlerimiz aktarılacaktır.

5510 Sayılı Kanununda düzenlenen Genel Sağlık Sigortası sistemi ile kişilere sağlık haklarının gereği olarak sağlık hizmeti sağlanması değil prim temelinde sağlık yardımında bulunulması ve geri kalanın de katılım payıyla tamamlanması öngörülmüştür. Yasada sınırlı yardım, "temel teminat paketi" anlayışı benimsenmiştir. Oysa sağlık hizmetleri; koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi hizmetleri ve rehabilitasyon hizmetleri olarak bütüncül bir yapı gösterir. Kişilerin hastalık öncesi alacakları hizmet ile hastalıklarında ulaşacakları tedavi hizmetleri ve ihtiyaç durumunda da tedavi sonu rehabilitasyon hizmetleri bir bütünsellik içindedir. Yasa'da bu bütünselliği ortadan kaldıran ve her bir hizmet sunumunu da kendi içinde parçalara ayrıştıran, sağlık hizmet etkinliğini olumsuz etkileyecek bir sağlık yardımı anlayışı kabul edilmiştir.

5510 Sayılı Yasa'da teminat kapsamındaki sağlık hizmetlerinin sayılarak belirlenmesi yöntemine gidilmesi, bazı sağlık hizmetlerinin başından itibaren kapsam dışında bırakılması, kapsamdaki hizmetlerin, hangi tedavi yöntemleri ve ne kadar süre ile verileceğinin de Kurum'ca belirlenmesi ilkesi kabul edilmiştir. Yasa ile sağlık hizmetinin bir hak olarak görülmediği, verilecek hizmetin kapsamının her an daha da daraltılabileceği ortaya konulmuştur. Sağlık hizmetlerinin verilmesinde kabul edilen düzenlemeler zaten sağlıkta var olan eşitsizlikleri daha da artırıp pekiştirecek niteliktedir.

Taslak Metin'de yer alan genel sağlık sigortasıyla ilgili değişikliklerin hiçbiri sigortalılar için yeni haklar getirmemekte; tam aksine, sigortalıların mevcut haklarında önemli kayıplara yol açmakta, sağlık hakkını daha da daraltmaktadır.

Genel sağlık sigortalısı olacak yurttaşların sağlık hizmeti alırken ödemeleri gereken katılım paylarının miktarı ve kapsamı mevcut sosyal güvenlik yasaları ve 5510 Sayılı Kanun'da öngörülenden çok daha fazla genişletilmektedir.

Öngörülen değişiklikler genel sağlık sigortasının uygulanmaya başlanmasıyla vatandaşların sağlık hakkının daha da kısıtlanacağını; sağlık hakkından yararlanabilmek için daha fazla katılım payı ve "bıçak parası" ödenmesi gerekeceğini; ödeme gücü olmayan yurttaşların ise sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağını açık olarak ortaya koymaktadır.

Sağlık kurumlarının ayrı ayrı sınıflandırılması ve sağlık hizmetlerinin ödenecek tutarlarının her bir sağlık hizmeti sunucusu için farklı belirlenmesi; ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarına sevksiz başvurularda muayene ücretlerindeki düzenlemeler ve bu kurumlara sevksiz başvuru durumlarında SGK'nın yapacağı ödemelerin % 70'ten % 80'e çıkarılması genel sağlık sigortasında toplanacak primlerin ağırlıklı olarak özel hastanelere aktarılacağını göstermektedir.

Çalışma Bakanlığı, yaklaşık dört buçuk yıldır sürdürülen Sosyal Güvenlik "Reformu"nun başta sosyal taraflar, akademisyenler ve diğer kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere her türlü katılıma açık biçimde yürütüldüğünü; Kanun Tasarılarıyla ilgili gelen değişiklik önerilerinin detaylı olarak değerlendirilip tasarılara yansıtıldığını ifade etmektedir. Oysa değişikliklere ilişkin taslakta söylenin aksi yönünde düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin 5510 Sayılı Kanun Tasarısı'nda daha önce var olan ve emek, meslek örgütlerinin ve kamuoyunun itirazları doğrultusunda kaldırılan yatan hastalardan katılım payı alınması doğrultusundaki düzenleme Taslak Metin'le tekrar getirilmektedir.

Yatan hastalardan hiçbir gerekçe gösterilmeksizin tedavi bedelleri karşılığı katılım payı alınması genel sağlık sigortasının uygulanmaya başlamasıyla birlikte katılım paylarının kapsamının bütün sağlık hizmetlerini içerecek şekilde arttırılacağını göstermektedir.

Taslak Metin'de genel sağlık sigortasıyla ilgili en dikkat çekici değişiklik özel sağlık kurumlarında alınması öngörülen "fark ödemesi"dir. Yapılan düzenlemeyle, yurttaşların sağlık hakkından yararlanabilmek için vergi, genel sağlık sigortası primi ve katılım payı ödemesi bile yeterli görülmemekte; "fark ödemesi" adı altında yeni ödemeler talep edilmektedir. Yapılması düşünülen düzenlemeyle kamuoyunda büyük şikâyetlere neden olan "bıçak parası", özel sağlık kurumlarında "fark ödemesi" adı altında yasal hale getirilmektedir.

Taslak Metin'de yer alan "Sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından Kurum tarafından belirlenen tavanlar içinde kalmak şartıyla fark alınabilmesi için, kişilerin fark ödemeyi kabul ettiğinin yazılı olarak belgelenmesi zorunludur" ibaresinin sağlık hizmeti alan yurttaşlar için hiçbir koruma sağlamadığı; halen özel sağlık kurumlarına başvuran hastalardan "fark ödemesi" alınmasının yaygın bir uygulama olmasından bilinmektedir.

Özel sağlık kurumlarında, SGK tarafından belirlenecek sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin üç katına kadar tavanlar dahilinde "fark ödemesi" alınmasının düzenlenmesi, genel sağlık sigortası uygulanmaya başlandığında sağlık harcamalarının ancak dörtte birinin SGK tarafından karşılanacağını; dörtte üçünün ise vatandaşların cebinden çıkacağını açık olarak ortaya koymaktadır.

II. 5510 SAYILI KANUNUN GENEL SAĞLIK SİGORTASI HÜKÜMLERİNDE ÖNGÖRÜLEN DEĞİŞİKLİK TASLAKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

1. 5510 sayılı Yasada yalnızca aylık gelir durumu asgari ücretin üçte birinden az olan kişilerin yoksul olarak belirlendiği görülmektedir. "Yeşil kart" verilecekler için belirlenen ölçüt taslağa aktarılmış ve her türlü aylık gelirin tutarı net asgari ücretin üçte birinden az olan kişiler genel sağlık sigortalısı sayılmış, aylık geliri bugün itibariyle 139,6 YTL'nin üzerinde olan kişilerin her ay 73 ile 475 YTL arasında genel sağlık sigortası primi ödemek zorunda oldukları belirtilmiştir. Bu düzenlemelerle toplumun yoksul kesimleri de önemli bir hak kaybına uğramaktadır. (mad. 60)

2. 5510 sayılı Yasada sağlık hizmetinden yararlananlara katılım payı ödeme zorunluluğu getirilmiş iken taslak düzenlemeler ile yatan hastaların tedavi bedellerinden dahi katılım payı alınacağı düzenlenmiştir.(mad. 68) Üstelik bu payın ödenmesi, kapsamdaki diğer tüm kişiler gibi yeşil kartlı olarak bilinen kesime de bir yükümlülük olarak getirilmiştir. Her ne kadar bu payın daha sonra kendilerine iade edileceği yönünde bir düzenlemeye yer verilmiş ise de, toplumun en yoksul ve korunmaya muhtaç kesimlerinin sağlık hizmeti esnasında katılım payı ödemek zorunda bırakılmaları daha sonra da ödedikleri katılım payını geri almak için uğraş vermek durumunda bırakılmalarını sosyal adaletle bağdaştırmak mümkün değildir.

3.Herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması en doğal hak ve devletin de bu hakkın kullanılmasını sağlamak yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekirken, Yasa ve taslak düzenlemeler ile sağlık hizmetinden yararlanma kişinin prim borcunun bulunmaması şartına bağlanmıştır. Başka bir işverene bağlı çalışan işçiler ve kamu görevlileri dışındaki sigortalılar yönünden sağlık hizmeti sunucusuna başvuru tarihinde 30 günden fazla prim borcu bulunmaması, sağlık hizmetlerinden yararlanma koşulu olarak gösterilmiş iken, isteğe bağlı sigortalılar, oturma izni olan yabancılar, diğer bentlerde sayılmayan ve başka bir ülkede sağlık sigortasından yararlanma hakkı bulunmayan vatandaşlar yönünden bu koşul daha da ağırlaştırılarak hiçbir prim borcunun bulunmaması zorunluluğu getirilmiştir.(mad.67)

GSS kapsamında olunmasından önce kronik hastalığı bulunan yabancıların bu hastalıklarının finansmanının Kurumca sağlanmayacağı kuralı getirilmiştir.(mad.65)

Eski sosyal güvenlik kanunları kapsamında gelir ve aylık bağlananlardan borçlanmak suretiyle aylık alanlar Türkiye'de ikamet etmemeleri halinde GSS kapsamı dışında tutulmuştur.(mad.60)

Katkı payını birinci basamakta yapılan muayenelerde almama ya da daha düşük tutarlarda belirleme, ikinci ve üçüncü basamakta yapılan muayenelerde ise sevkli olarak başvurulup başvurulmadığı dikkate alınarak yarıya kadar indirme veya beş katına kadar arttırma şeklinde geniş bir yetki Kuruma bırakılmıştır.(mad.68)

4. GSS'nın sigortalıya verdiği sağlık yardımına rağmen sigortalının tedavi süresinin uzaması ve iş göremezliğinin artması durumunda Kuruma ek yeni masrafların çıkmasını önlemek amacıyla sigortalıyı cezalandırıcı hükümlere yer verilmektedir. Yapılan düzenlemeler sağlığın sosyal, kültürel, ekonomik, çevresel ve politik nedenlerden bağımsız sadece kişinin kendisine ait bir durum olarak kabul eden '..sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler sağlıklarının korumaktan asli olarak sorumludurlar' anlayışını taslak değişikliklerde de sürdürülmektedir. Bu anlayışla değişiklik taslağında, bir işte çalışamayacak olduğuna dair raporu bulunan kişilerin hastalığı sebebiyle yapılan tedavi masraflarının kendisinden alınacağı düzenlenmiştir.(mad.76)

Aynı maddede ayrıca belirli bir işte çalışamayacağına dair raporu bulunan ve alt işverene bağlı olarak çalışan işçinin hastalığı sebebiyle yapılan tedavi masraflarından, bunu bilerek çalıştıran asıl işveren sorumlu tutulacağına dair düzenleme kaldırılmıştır.

5. Emzirme ödeneği azaltılmış, bu haktan yararlanma işverene bağlı çalışan sigortalılar için bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta primi ödenmesi, bu sigortalılar ve kamu görevlileri dışında kalan sigortalılar yönünden ise 90 gün kısa vadeli sigorta primi ödenmesinin yanı sıra her türlü prim borcunun ödenmesi şartına bağlanmıştır.(mad.16)

İş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve sigortalı kadının analığı halinde verilecek geçici iş göremezlik ödeneği azaltılmış, bu haktan yararlanmak için başka işverene bağlı çalışan işçiler ve kamu görevlileri dışındaki sigortalılar bakımından iş göremezlik tarihinden önceki bir yıl içinde en az 90 gün kısa vadeli sigorta priminin yatırılması ve her türlü sigorta prim borcunun bulunmaması şart koşulmuş iken, bu grupta yer alan şirket ortakları bakımından bu şart aranmamıştır.(mad.18)

Görevleri ile ilgileri kesilmeksizin silah altına alınanların bu sırada malul olmaları halinde, oranı ne olursa olsun maluliyetleri asıl işlerini yapmaya engel olmayanlar hakkında malullük sigortasına ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı düzenlenmiştir.(mad.25)

Asgari ücretin 1/3'inden az gelire sahip olanların primlerinin ilgili kamu idareleri tarafından yatırılması ve bu sigortalılar için her ay otuz gün genel sağlık sigortası primi ödenmesi zorunluluğu yerine, toplam kişi sayısının dörde bölünmesiyle bulunacak kişi sayısı esas alınmak suretiyle prim hesaplanması öngörülmüş, genel sağlık sigortasına devlet katkısını asgari düzeyde tutulmuştur. (mad.88)

SGK'nın Yasanın 4. maddesinin (b) bendinde tanımlanan sigortalıların prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden % 1 ila % 3 oranları arasında kesinti yapmak suretiyle tahsil etme yetkisi artırılmış, bu oran % 5'e çıkarılmıştır.(mad.88)

Başka bir işverene bağlı olarak çalışan işçilerden sosyal güvenlik destek primine tabi olanlar için prim ödeme yükümlüsü işveren olmaktan çıkarılmış, böylece bu yükümlülük işçiye yüklenmiştir.(mad.87)

Kanun kapsamındaki bütün sigortalılardan alınacak primler standart oranlarda belirlenmiş iken, yapılan değişiklikle mevcut kamu çalışanlarının emeklilik kesenek ve karşılıklarının 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun eski hükümlerine göre hesaplanması; ancak % 16 olarak alınan emekli keseneğinin 5 puanının ve % 20 olarak uygulanan kurum karşılığının 7,5 puanının genel sağlık sigortası primi olarak alınması ön görülmüştür.(Geçici 2. mad)

Fiili hizmet gün sayısı eklenecek işlerde işveren tarafından ödenecek olan prim oranı artırılmıştır.(mad.81)

6. SGK'nın, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile bunun için gerekli tıbbi ürünlerin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini belirlemek amacıyla "bilimsel komisyonlar" kurma zorunluluğu kaldırılmış, böylece belirleme yaparken bilimsel olmayan ölçütlerin hâkim olmasına olanak sağlanmıştır.(mad.63)

Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu'nun çalışmalarına başlamadan önce kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından görüş alması zorunluluğu kaldırılarak, bu kurumları sürece dahil etme yetkisi tamamiyle idarenin inisiyatifine bırakılmış, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin Anayasa ve kuruluş yasaları ile kendisine verilen görevlerini yerine getirmesi olanağı yok edilmiştir. (mad.72)

7. Sözleşmeli sağlık kuruluşları korunarak sevk zincirine uyulmadan alınan sağlık hizmetlerinin SGK tarafından ödenecek tutarı % 10 oranında artırılmıştır. (mad.70)

SGK,sağlık hizmeti sunucularını "fiyatlandırmaya esas olmak üzere" ayrı ayrı sınıflandırmaya ve sağlık hizmetlerinin ödenecek tutarlarını "her bir sağlık hizmeti sunucusu için farklı belirlemeye" yetkili kılınmıştır.(mad.73)

Aynı maddede, daha önceki haliyle "otelcilik hizmetleri ile öğretim üyesi tarafından sağlanan sağlık hizmetleri" ile sınırlandırılmış olan "fark ödemesi", sözleşmeli kamu idareleri sağlık hizmeti sunucuları dışındaki özel sağlık kuruluşlarından alınacak bütün sağlık hizmetlerine yaygınlaştırılmış, fark ödemesi olarak alınacak tutar da artırılarak SGK tarafından belirlenecek sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin üç katına kadar tavanlar dahilinde "fark ödemesi" almasına imkân sağlanmıştır.

Fark ücretin aşılması halinde sağlık kuruluşu ile yapılan sözleşmenin 1 yıl süre ile iptal edileceğine dair düzenleme kaldırılmış, herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir.

Kurumun sözleşme yaptığı sağlık kuruluşlarında tıbbi etik ve deontoloji kurallarına uygunluk arayacağına ilişkin düzenleme ortadan kaldırılmıştır.

Sözleşmesi bulunmayan sağlık kuruluşları tarafından verilen sağlık hizmeti bedelinin, bu kuruluşların sözleşme yapılma şartlarını taşıması halinde ödeneceğine ilişkin düzenleme kaldırılarak sözleşmesiz sağlık kuruluşlarından alınan hizmet bedelinin ödenmesi acil hallerle sınırlı tutulmuştur.

Haksız menfaat temin etmek amacıyla maddede sayılan fiilleri işleyen sağlık kuruluşlarıyla yapılan sözleşmenin ne kadar sürelerle feshedileceği belirlemesi kaldırılarak, fesih süreleri idarenin olası keyfi uygulamalarına zemin yaratılabilecek şekilde üç yılı geçmemek kaydıyla Kurum'un takdirine bırakılmıştır.(mad.103)

III- SONUÇ

5510 sayılı Yasanın bütünüyle yürürlükten kaldırılarak, toplumun tüm kesimlerinin olurunu da alacak yeni bir düzenlemenin yapılması yerinde olacaktır. Bu süreçte, sosyal güvenlik sistemimizin bir bütün olarak iyileştirilmesi amaç olmalıdır. Norm ve standart birliği, tüm sigortalıları "en az"da değil, toplumsal uzlaşmayla belirlenecek sosyal devlet ilkesine uygunluk temelinde eşitleyerek sağlanmalıdır.

Sağlık, her yurttaş için eşitlik ve hak temelinde erişilebilecek ve yararlanabilecek bir kamu hizmeti olarak düzenlenmelidir. Piyasa kurallarının belirleyici olacağı bir sağlık sisteminden vazgeçilmelidir. Bu sistemin uygulandığı başka ülkelerde iflas etmiş olduğu unutulmamalıdır. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, işsizlik, kayıt dışı çalışanların oranı ve bölgesel eşitsizlikler, özel sigortacılık tekniğine uygun bu sistemin işleyişine engeldir. Sonucu, halkın sağlığını kaybetmesi anlamına gelecek bu model yerine, kamu kaynakları ile karşılanacak bir sağlık sistemini gerçekleştirmek gereklidir.

Genel Sağlık Sigortası'na ait taslak değişikliklerin bu şekliyle benimsenmesi mümkün değildir. Sağlık ortamının bütün yapısal sorunlarının yeniden değerlendirilmesi, sağlığın temel bir hak olması temelindeki evrensel yaklaşım temelin de, uluslar arası mali kuruluşların cıkarları yerine, halkın ihtiyaclarının gözetilmesi doğrultusunda yapılacak calışmalarda Türk Tabipleri Birliği tüm birikimi ve deneyimi ile katkıda bulunacaktır.

Yorumlar
SON DAKİKA