22 Aralık 2024
  • Ankara4°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa8°C
  • Antalya18°C
  • İzmir13°C

DÜZENLİ EGZERSİZ, PARKİNSONUN SEYRİNİ DEĞİŞTİRİYOR

Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Dr. Ömer Karadaş: "Günlük egzersizler ve fiziksel tedavi yöntemleri, vücut sertliğini azaltır, parkinsonun diğer olumsuz bulgularının ilerlemesini yavaşlatır"

Düzenli egzersiz, parkinsonun seyrini değiştiriyor

11 Nisan 2019 Perşembe 15:57

DUYGU YENER - Uzmanlara göre, düzenli egzersiz ve fiziksel tedavi yöntemleri, beynin dopamin salgılayan hücrelerinin azalması ve hasarıyla oluşan, hareket bozukluklarına ve istem dışı hareketlere yol açan parkinsonda vücut sertliğini azaltarak olumsuz bulgularının ilerlemesini yavaşlatıyor.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Ömer Karadaş, "Dünya Parkinson Hastalığı Günü" dolayısıyla, AA muhabirine yaptığı açıklamada, parkinsonun 40 yaş ve üzeri bireylerde görüldüğünü, her yıl 100 bin kişiden 8'inin parkinsona yakalandığını belirtti.

Parkinson hastalığının oluşma riskinin erkeklerde, kadınlara göre daha fazla olduğunu ifade eden Karadaş, "Parkinson, 40 yaşın altındaki kişilerde nadir görülür ve hastalığın görülme sıklığı 60 yaşın üzerinde hızlı bir şekilde artar. Yaşam süresinin uzaması dolayısıyla toplumda yaşlı nüfusunun artması da parkinson hastalarının sayısında da artışa neden olmaktadır." dedi.

Doç. Dr. Karadaş, parkinson hastalarında hareketlerde yavaşlama ile istemsiz hareketlerin görüldüğünü dile getirerek, bu durumun beyindeki hareket becerilerini kontrol eden merkezlerin düzensiz çalışmasına bağlı olarak ortaya çıktığını söyledi.

"Parkinson erkeklerde daha sık görülüyor"

Parkinson belirtilerinin 40-70 yaşlarında yaygın, görülme sıklığının ise 60'lı yaşlar olduğu bilgisini veren Karadaş, şunları kaydetti:

"Tüm parkinson hastalarının sadece yüzde 5'inde hastalık başlangıç yaşı 20 ila 40 yaşları arasındadır. Genç yaş grubundaki bu hastalarda genetik nedenler söz konusu olabilir. Anne veya baba da ya da kardeşte parkinson hastalığı varlığında, o kişide hastalık gelişme riski toplum geneline kıyasla biraz daha yüksek olabilir. Erkeklerde kadınlara oranla biraz daha sık görülür.

Toplumda bir yılda yeni parkinson hastalığı tanısı konulma oranı binde 1 ya da 2 kişidir. Görülme sıklığı yaklaşık 100 binde 100-150 arasındadır. Toplum da 65 yaş üzerinde her 100 kişiden birinin parkinson hastası olduğu kabul edilmektedir."

Doç. Dr. Karadaş, vücut hareketlerinden sorumlu beyin hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan en temel maddelerden birisinin dopamin olduğunu ifade ederek, dopamini üreten beyin hücrelerinin kaybıyla vücut hareketlerinde azalma, düzensizlik, özellikle istirahat halindeyken ortaya çıkan titremeler, kaslarda sertlik, denge sorunları, koordinasyon bozukluğu, kontrol edilemeyen kıvrılmalar, yürüme ve yutmada yavaşlama sorunlarının ortaya çıktığını aktardı.

"Parkinson ilaca yanıt veren bir hastalıktır"

Parkinsonun birden çok nedene bağlı ortaya çıktığını belirten Karadaş, bazı psikiyatrik, sara, bağırsak düzenleyici, hipertansiyon ve mide bulantısı ilaçlarının kullanımı esnasında da parkinson benzeri bulguların ortaya çıkabildiğine dikkati çekti.

Karadaş, hastalığın tanısını kesinleştirmek amacıyla herhangi bir beyin görüntülemesi veya özel bir kan tahlili yapılmasının zorunlu olmadığını vurgulayarak, "Parkinson hastalığı beyinde hücre kaybı süreci sonucunda gelişen nörodejeneratif hastalıklar arasında ilaç tedavisine yanıt veren bir hastalıktır. Hastalık süreklidir, bu hastalık belirtileri tedavi altında bile zamanla şiddetlenir. Bu şiddetlenme kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Kimi yatağa bağımlı hale gelirken kimi hafif bulgularla hayatını sürdürür. Hangi hastanın hızla bozulacağını hangisinin daha yavaş seyredeceğini önceden bilmek mümkün değildir." diye konuştu.

Nöroloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. Ömer Karadaş, parkinsonun uzun süreli, yavaş ilerleyen bir hastalık olması nedeniyle, tedavide hastanın ve ailesinin hekimle iş birliği yapması gerektiğinin önemine işaret ederek, "Beraberce gösterilecek çaba, hem hastanın kendisini rahatsız eden belirtilerin tatmin edici bir şekilde kontrolünü, hem de hastanın daha iyi bir yaşam düzeyine kavuşmasını sağlayacaktır." dedi.

"Parkinson hastaları günlük yaşamdan kopmamalı"

Parkinsonun belirtilerinden sorumlu olan dopamin hücrelerinin hasarına yönelik kesin bir tedavi bulunmadığını ancak hastalık belirtilerinin ilaçlarla önemli ölçüde azaltılabildiğini belirten Karadaş, mevcut ilaçların beyinde eksilen dopamini yerine koyduğunu ve onun etkisini taklit ettiğini söyledi.

Doç. Dr. Karadaş, parkinson hastalarının daha kaliteli bir yaşam sürmeleri için ilaç kullanımı dışında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

"Günlük egzersizler ve fiziksel tedavi yöntemleri, vücut sertliğini azaltır, parkinsonun diğer olumsuz bulgularının ilerlemesini yavaşlatır. Sosyal destek gruplarına katılmak, benzer durumdaki diğer insanlarla iletişim günlük yaşam aktiviteleri üzerine olumlu etki yapar. Evinizi daha güvenli tutarsanız güvenli evler ile düşme olasılığı da azalır. Gevşek halılardan ve dağınıklıklardan kurtulun, tüm elektrik kablolarının düzgünce sıkıştırıldığından emin olun. Parkinson hastalığı hakkında bilgi edinin. Bu şekilde, bakımınıza aktif olarak dahil olabilirsiniz."

Yorumlar
SON DAKİKA