23 Aralık 2024
  • Ankara1°C
  • İstanbul7°C
  • Bursa5°C
  • Antalya10°C
  • İzmir10°C

AİLE HEKİMLİĞİ UYGULAMASI BAŞLADI! KAYGILIYIZ...

Ankara Tabip Odası, Ankara'da 15 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe giren Aile Hekimliği uygulamasına ilişkin kaygılarını kamuoyu ile paylaştı.

Aile Hekimliği Uygulaması Başladı! Kaygılıyız...

16 Temmuz 2010 Cuma 23:01

Ankara Tabip Odası, Ankara'da 15 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe giren Aile Hekimliği uygulamasına ilişkin kaygılarını kamuoyu ile paylaştı.

Başkentte “yeni” bir uygulama başlıyor. 15 Temmuz 2010 Perşembe günü Ankara’da aile hekimliği uygulaması hayata geçiyor.

Yeni bir bomba ürettiğini açıklamıştı A.B.D. 70’li yıllarda. Yepyeni ve temiz bir bomba diyordu. Nötron bombası öyle binaları yakıp yıkan, yangınlar çıkaran bir bomba değildi. Yalnızca canlıları yok eden yeni bir silahtı bu. İnsanları hayvanları öldürüyor ama binalar, fabrikalar sapasağlam kalıyordu.


Haftalardır, Ankara için aile hekimliği uygulamasının halka nasıl da olumlu şeyler getireceğini, 1. basamak sağlık hizmetlerinin aile hekimliğiyle nasıl da çözülüvereceğini, üstelik hekimlerin bol para kazanacağını, sizler aracılığıyla Bakanlık ve Sağlık Müdürlüğü yetkilileri anlata anlata bitiremiyorlar.


Bizce, ülkemize uyarlanmış haliyle aile hekimliği 7 yıldır aşama aşama uygulanan sağlıkta dönüşüm programının en önemli bölümünü oluşturur. Sağlıkta dönüşüm, sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesinin, hastanın müşteri yapılmasının yani sağlığın kamu hizmeti olmaktan çıkarılmasının adıdır. Aile hekimliği uygulaması da 1. basamak sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesidir.
 

Aile hekimliği uygulaması, 47 yıldır özellikle kırsal kesimde ve varoşlarda yaşayanlar için ev, ocak bellediği; nüfus cüzdanını, TC numarasını gösterip hizmet almaya alıştığı sağlık ocaklarının minik minik muayenehaneciklere bölündüğü sistemin adıdır Türkiye’de.
 

Nötron bombası örneğini boşa vermedik, sağlıkta dönüşüm ve onun en önemli ayağı aile hekimliği uygulaması sağlık alanına atılmış bir nötron bombasıdır. Yangın yok, gürültü yok, yıkıntı yok.Ama büyük bir çöküntü var, değişim var. Sağlık ocağı binası aynı bina. Duruyor orada. Dıştan bakınca sadece eskimiş, bakımsız “SAĞLIK OCAĞI” tabelası gitmiş, yepyeni, gıcır gıcır “AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ” tabelası konmuş.
Yıllar yılı idarenin destek olmadığı, yatırım yapmadığı, bilgisayar ve teknik donanımı esirgediği, denetlemediği, arayıp sormadığı sağlık ocağının yerine koyduğu aile sağlık merkezi için oluk oluk para akıtılıyor. Demek ki yapılabiliyormuş. Demek ki para varmış. Niye yapılmamış? Çünkü her özelleştirme öncesinde olduğu gibi sağlık ocakları da gözden düşürülmek istenmiş. Niye şimdi yapılıyor? Çünkü artık oraların yükünden kendini kurtaracak. Artık oraları minik muayenehaneciklere kiraya verip kurtulacak Sağlık Bakanlığı. Ardından da 3.500 kişinin yükünü ve yığınla görev ve sorumluluğu yüklediği aile hekimin karşısına geçip hesap soracak, “neden yapmadın, niçin eksik bıraktın, niye gitmedin” diyerek


Bu arada vatandaşlara hala 7 gün 24 saat aile hekimine ulaşılabileceği, hastanın ayağına aile hekiminin gideceği gibi gerçekçi olmayan mesajlar veriliyor. Vatandaş Ankara’ya bu uygulama gelinceye kadar 5 yıl içinde ve 51 ildeki uygulamada bunun böyle olmadığını gördü. Ankara’da da göreceğiz.


25 Mayıs 2010 tarihli Aile Hekimliği Yönetmeliği aile sağlığı merkezlerini A, B, C, D olarak dört kategoriye ayırmıştır. A kategorisindekiler; ultrason, EKG gibi daha donanımlı ve konforlu merkezler iken D kategorisindeki ASM’ler; daha donanımsız merkezleri ifade etmektedir. Bu durum yurttaşları sağlık hizmeti alma açısından sınıflara ayıran bir durumdur. Bu devletin 1. Basamak sağlık hizmetlerini eşit vermeyeceğinin itirafıdır.Oysa sağlık hizmeti eşit, kapsayıcı, hizmet alanın ihtiyacı kadar olması gereken bir hizmet olmalıdır.
 

Aile hekimliği uygulanan illerde TTB’nin ve bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda, yoksulların, kırsal kesimde yaşayanların, belli sosyal grupların işsizlerin sağlık hizmetine ulaşma olanaklarının azaldığı, koruyucu sağlık hizmetlerinin aksadığı görülmüştür.
 

Aynı aileden kişilerin isterlerse ayrı aile hekimine kayıt olabilmesi bir özgürlük değil, sağlık hizmetinin aileye ve topluma yönelik bütüncül bir hizmet olmasını engelleyen bir durumdur. İdarece kötülenen sağlık ocaklarında her aileye ait bilgilerin yer aldığı bir “aile zarfı” onun içinde her aile ferdinin tüm özgeçmiş ve sağlık bilgilerinin kayıtlığı olduğu kişisel sağlık kartları yer alır(dı), aileyi olması gerektiği gibi bütün olarak değerlendirirdi hekim.


Ekip hizmeti olarak verilmesi gereken 1. basamak hizmetlerin, bir hekim ve bir aile sağlığı elemanıyla verileceği iddiası trajikomik bir iddiadır. Ankara’da bilbordlara yazmış Sağlık Müdürlüğü:”Sağlık hizmetlerinde ekip hizmetine doğru!” Doktor,diş hekimi,ebe,sağlık memuru,hemşire,çevre sağlığı teknisyeni,köy ebeleri, sekreter,şoförden oluşan ekiple çalışmış hekimler bu iddiaya gülsün mü, ağlasın mı?
Toplum sağlığı açısından kamu eliyle verilmesi hayati ve zorunlu olan 1. basamak sağlık hizmetleri, iş güvencesiz/sözleşmeli, muayenehanecilik mantığıyla çalışan, 1. basamağın asıl işlevi olan koruyucu hizmetler yerine tedavi edici hizmetleri önceleyen, esnaf gibi düşünmesi beklenen aile hekimine emanet edilmektedir. Hekimler 6 yıllık tıp eğitiminde hastalıkları, korunma ve tedavi yollarını öğrendiler. Şimdi 30’lu 40’lı yaşlarından sonra “işletmecilik” öğrenecek, işletmecilik yapacak ve işletmeci gibi davranmak zorunda kalacaklardır.
 

Aile hekimi arkadaşlarımız aslında bugüne kadar zaten ödenmesi gereken, hakkettikleri ücretleri alabilmek için öncelikle bir sözleşme imzaladılar. Şimdilik sözleşme Sağlık Bakanlığı ile imzalandı, ama pek yakında devreye SGK’nın gireceğini herkes söylüyor. O zaman sözleşmenin maddeleri özlük haklarından neler götürür, iş güvencesini nasıl gasp eder kimse bilmiyor.


SGK ile sözleşmeden sonra hekim ücretini devlet ödemeyi sürdürürse halk için parasal sorun olmayabilir. Ama bu iş prim ödemeye varırsa olacakları tahmin etmek zor değil.
Türk Tabipleri Birliği, sağlıkta dönüşüm programının tümüne ve aile hekimliği uygulamalarına her zaman karşı çıkmış, hekimlerin özlük hakları ve toplumun sağlık hakkı için mücadele etmiştir. Etmeye de devam edecektir. Aile hekimliği sürecinin takipçisi olmaya, çözüm değil sorun ürettiği ve üreteceği açık olan bu sisteme karşı durmaya devam edeceğimizi; aile hekimi olsun toplum sağlığı merkezi hekimi olsun tüm hekim arkadaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğimizi aracılığınızla bir kez daha duyurmak isteriz. Teşekkür ederiz.

ATO Pratisyen Hekim Komisyonu
Aile Hekimliği İzleme Komitesi

Yorumlar
SON DAKİKA